Genel, Kitap Yorumlarım

Onu Ben Öldürdüm – Guillaume Musso Kitap Yorumum

Herkese merhabalar, güzel günler diliyorum öncelikle. Bu kitap uzun süredir Hepsi burada indirimlerinde bir kitaptı. Satın aldıktan sonra polisiye-suç kategorisinde olduğu için önceliklerim arasına girdi. Yazarı hiç duymamıştım ama yabancı ülkelerde çok satanlar listesindeydi.

Konusu ise 2017 yılında Saint Exupery Lisesi mezunlarına yapılan bir partide geçiyor. Eski arkadaşlıklar ve değişen yaşamların göz önünde olduğu bir partiden bahsediyoruz tabi ki gizlenen bir cinayetten. Thomas ölen arkadaşının neden öldürüldüğünü araştırılıp öğrenmesinden korkuyor.

Konusu temelde basit olsa da katili bulamamız heyecanı ve gerilimi anda tutuyor diyebilirim ama geçmiş-günümüz olarak hikayeden bahsedilmekte. Karakterler olayları eşeledikçe çok farklı detaylar ortaya çıkıyor. Bu bazen sıkılmama sebep oldu ama sonunda katil asla tahmin etmediğim birisi çıktı.

Ölen çocuğun kız arkadaşının ortadan kaybolması, ailesinin okula yardım yapan ve -yanlış hatırlamıyorsam- yönetiminde olması, olayların okulun imajını zedelememesi amacıyla bastırılması, ilerleyen yıllarda yanlışlıkla yıkılan duvarda ölen çocuğun para dolu çantasının bulunması gibi olaylar süregelmekte.

Şans verilmesi gereken polisiye kitaplarından biri diye düşünüyorum, geçmiş – gelecek olay akışına biraz sabredebilirseniz güzelce akacağını düşünüyorum.

“Roger Martin Du Gard’s tekrar oku: Var olmak baştan sona bir savaştır. Hayat ise devam eden bir zafer.”

“Her anının kurgusal bir yanı vardır, yeniden inşa edilmiştir ve bu da gerçek olmak için biraz fazla güzeldi.”

Genel, Kitap Yorumlarım

Diğerleri – Mahir Ünsal Eriş Kitap Yorumum

Türk dili edebiyatı öğrencisi Sacide ve arkadaşı Cahide’nin yurttan ayrılıp eve çıkmak istemesiyle başlar olay. Ermeni bir ailenin konaktaki bir odayı Sacide ve Cahide’ye kiralıyorlar. Ev sakinleri ve kızların arasında geçiyor roman.

Kurgunun içerisine siyasal kutuplaşmalar, dönem şartları serpiştirilmişti. Yazarın dilini çok beğendim, akıcı ve gizemli olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Karakterleri detaylıca anlatılmamıştı evet, kısa bir yolculuktu bu kitap araya bilim kurgu vari esintiler serpiştirilmişti. Kitabın sonunda da olayın açığa kavuşması beni şaşırtmıştı.

Yazarın başka bir kitabı -öbürküler- ile bağlantıları varmış. Benim bundan haberim yoktu tek başına okudum, havada kalmadı ben okurken. 120 sayfalık ince bir romandı. Kitap içinde illüstrasyonlar da okumanıza eşlik ediyor. Yazarın diğer kitaplarını da merak ediyorum.

“İçinde beşiğinden bir şeyler taşır insan.”

“Ölümün gidenin değil de kalanların başına bela olduğunu tam o gün anladı işte.”

Genel, Kitap Yorumlarım

Kızıl Veba – Jack London Kitap Yorumum

Jack London’dan çoğumuz küçükken Beyaz Diş’i okumuşuzdur. Yazarın son zamanlarda Modern Klasikler serisinde bir sürü kitabı basılmış. Kütüphanemde okumayı istediğim o meşhur kitap Martin Eden’in de yazarı. Kalemini, öykülerini çok sevdiğim bir yazar. Benim için Stefan Zweig gibi, ne yazsa okurum dediğim bir yazardır.

Kitaptan bahsetmek gerekirse Dünya’yı saran bir hastalık halihazırda devam ediyorken tanışmamız bir tesadüf değil diye düşünüyorum. Eski zamanlarda veba, şimdilerde korona… Salgınların insanlığın sonunu getirdiğini savunlar bir yana, bu salgınların nüfusu azaltmak için gizli bir oyun olduğunu düşünler bir yanayken bu kitapta Kızıl Veba hastalığının insanları öldürdüğü bir dünyanın sonu geliyor. Dünya’nın sonu gelmek üzereyken neler yaşanabileceği hipotezleri üzerine yazılmış bir kurguydu.

Kızıl Veba enfekte ettiği kişiyi 2 saat içerisinde öldürüyor. Kişi ölene kadar bilinci açık kalıyor. Topuklarından başlayıp kalbine kadar ilerleyen hissizlik sırasında hastaların yüzü kıpkırmızı olmasından alıyor adını. Profesör James, milyonlarca insanın ölmesine rağmen hayatta kalıyor. Hastalık sayesinde zamanda yolculuk yapıyor. Geçmişe ve geleceğe gidebiliyor.

Çok keyifli bir kitaptı. Kitabı okurken film izliyormuşum gibi hissettim betimlemeler öylesine güçlü. London’ın kalemiyle tanışmanızı şiddetle öneririm.

“Zaten her şey geçip gider.”

“İnsan eskiden beri metafizik bir kavram olarak mutlak adalete inanır ama anlaşılan o ki evrende adalet diye bir şey yoktur.”

Genel, Kitap Yorumlarım

On Küçük Zenci – Agatha Christie Kitap Yorumum

Polisiyenin Kraliçesi Christie’den inanılmaz bir kitap daha. Sonunu asla tahmin edemeyeceğiniz, heyecanı son noktada tutan bir kitaptı. Aktı geçti diyebiliriz.

Karakterlerin her biri farklı meslek gruplarına mensup, onları adaya davet eden kişinin adaya gelmemesiyle olaylar başlar. Geriye dönüş yolları olmayan bir adada mahsur kalmışlardır. Zenci adasına çağrılan on kişinin adada yaşadıklarını anlatıyor. Her gün aralarından birinin öldürülmesiyle katilin kim veya kimler olabileceğini araştırıyor karakterlerimiz. Adaya çağrılanlar bir tesadüf eseri miydi yoksa her şey en başında planlanmış mıydı?

Plaktan duyulan o şiiri aşağıya ekledim. Kitap okuma alışkanlığı kazanmaya çalışan ve gizem-polisiye türünü seven okurlara canı gönlümden güzel bir öneridir. Çok ayrıntıya girmeden kitabı temel hatlarıyla sizlere anlatmak istedim, kitaptaki cinayeti karakterlerle birlikte çözmenizi isterim.

On küçük zenci kardeş yemeğe başladılar,

Biri tıkanıverdi, geriye dokuz kaldı.
Dokuz küçük zenci kardeş gece çok geç yattılar,
Biri uyanamadı, geriye sekiz kaldı.
Sekiz küçük zenci kardeş gezintiye çıktılar,
Biri eve dönmedi, geriye yedi kaldı.
Yedi küçük zenci kardeş gidip odun kestiler,
Biri kendini kesti, geriye altı kaldı.
Altı küçük zenci kardeş kovanla oynadılar,
Birini arı soktu, geriye beş kaldı.
Beş küçük zenci kardeş hukuka yazıldılar,
Biri yargıç oldu, geriye dört kaldı.
Dört küçük zenci kardeş denize açıldılar.
Birini balık yuttu, geriye üç kaldı.
Üç küçük zenci kardeş kafesleri gezdiler,
Birini ayı kapdı, geriye iki kaldı.
İki küçük zenci kardeş güneşte çok kaldılar,
Birini güneş çarptı, geriye biri kaldı.
Son küçük zenci kardeş tek başına sıkıldı,
Gidip kendini astı, geriye kimse kalmadı.

Herkese iyi okumalar dilerim.

Genel, Kitap Yorumlarım

Sarı Odanın Esrarı / Gaston Leroux Kitap Yorumum

Suç-gizem-polisiye türlerinde okumayı sevdiğim için bu kitabı almıştım. Sanırım alanında yazılmış ilk ”kilitli oda ya da imkansız suç gizemi’ kitaplardan biriydi. Okurken çok sıkıldığım zamanlar oldu. Yazarın anlatım dilinden değil de olay örgüsünün sürekli bir ipucu olmadan odanın çevresinde dönüp dolaşmasıyla ilgili olabilir.

Kendini kızıyla birlikte bilime adamış, evlerini çalışma alanına çevirmiş Profesör Stangerson’un kızının- Matmazel Stangerson’un- kilitli hatta ve hatta sürgülü bir odada saldırıya uğraması ile katilin odadan nasıl kaçtığı ve kim olduğu gizemini araştırıyor polisler, muhabirler ve gazeteciler. Ev hizmetlilerinin verdiği ifadeler de anlatıma eklenmiş ve yer yer onların sorguya alınmasını da okuyoruz. Matmazel’in hayatını da araştırıyorlar sonlarında ipucu bulmak adına.

Olay örgüsünde konuyu anlatan yaşayan karakterlerden birinin olmasını beklerken olayın gizemini çözmeye çalışan gazeteciden okuyoruz maalesef. Sherlock Holmes’a atıfta da bulunuyor yazarımız hatta. Holmes karakterini bastırıp gazetecinin davranış olarak kendini yükseltmesini okudum yer yer.

Yazar bir tık kitabın gizemli olması için olayları birbirine karıştırmış, sonunda da hiç şaşırmadım beni yükselten bir son değildi kesinlikle ama yazıldığı zamana göre güzel bir kitaptı. Çok sevdiğim bir tür olduğu için olayın kendi benliğindeki gizemlerin çözülmesini ben daha çok seviyorum. Belli bir temel üzerinde detaylar ekleyip-gereksiz- gizem yaratma çabası beni bir tık sıkıyor diyebilirim.

Sağlıcakla kalın.

🌾”Rastlantılar, dedi dostum, hakikatin en kötü düşmanlarıdır.”

Genel, Kitap Yorumlarım

Karantina Serisi – Beyza Alkoç Kitap Yorumum

Merhabalar öncelikle. Cümlelerimi doğru seçebilmek adına birkaç kişinin- yorumlarına çok değer verdiğim şahsına münhasır değerli okurlar- yorumlarını okudum. Bu kitabın önerilmemesi ve yaş kısıtlaması yapılması konusunda kendilerine hemfikrim. Eril baskınlığın, argonun havada uçuştuğu bir seri. Hiç hoş değil.

Okulda işlenen cinayet yüzünden suçlunun bulunması için okul karantina altına alınır. Asıl kızımız ve oğlanımız birbirinden haz etmiyordular başta hatırladığım kadarıyla. Sonrasında ipuçları sayesinde bir anda olayı çözmek için dedektif rolüne yükseliyorlar kendilerince. Buranın bir lise olduğunu ve karakterlerimizin 16-18 yaş aralığında olduğunu unutmayalım. Katilin kim olduğunu anlamayalım diye yazar olayları birbirine karıştırmış ki bu da olay bütünlüğünün bozulmasına sebep olmuş. Katili okurken de tahmin ettim ve sonuçta da hiç şaşırmadım.

Okuyup beğenenler olduğu için zaman doldurmak ve kafamı dağıtmak için alıp okuduğum bir seriydi. Okurken akıcı gelmişti ama ilk 4 kitabını okudum ve söyleyebilirim ki genç okurlara önermiyorum. Daha kaliteli seriler ve kurgular varken bu kitabı okumayın. Kötü sözlerin ve olayların zihninize siz fark etmeden empoze edilmesine izin vermeyin.

Çoğu okurun bu kitapla okuma alışkanlığı kazandığını gördüm gözlerimle haklısınız ama emin olun bu kitaptan daha iyileri ve edebi açıdan da daha güzel yazılmış ve işlenmiş olanları var. İlkler özeldir anlıyorum ama kurgu niteliği konusunda körleşmiş bir şekilde savunmamanızı rica ederim. Emeğe saygım var tabii ki ama bütünsüzlüğün ve argonun baş göstermesine şiddetle karşıyım. Hoşça kalın.

Genel, Kitap Yorumlarım

Hercai – Sümeyye Koç Kitap Yorumum

Kitabı okuduktan sonra o kadar çok hafızamdan silmişim ki konusunu hatırlamak için internete baktım. Bu cümlemden anlaşılacağı üzere söylenecek çok sözüm var. Yazarın emeğine saygım sonsuz, benim beğenmediğim kısım olay örgüsü, karakterler ( eğer karakteri varsa?).

Yakın zamanlarda dizisi olmuştu, kesinlikle izlemedim ve izlemem de. Çok bunaldığım zamanlarda beni yormayan kitap stoğu yaparım kendime. Bu kitapla da markette kesiştik. Okurken akıcıydı evet ama mantık hatası beni duraklatmaya yetti. Sevmedim ve benim düşünce anlayışıma karşıt düşünceler vardı ki bence herkese de hitap etmemeli. Birazcık neler anlattığına değineyim.

Ana erkek karakterimiz Miran küçükken bir cinayete tanık -Miran’ın babası Ahmet’i Hazar’ın babası öldürmüştür- olur ve büyüyene kadar kendini intikam ateşiyle yetiştirir. İntikam için soyadını değiştirir ve Hazar’ın ailesine sızmak için yaptıklarını okuyoruz. Hazar’ı kendine aşık etmesi, ailesine kendisini beğendirmesi -sahte bir kimlik-soyadı da dahil- de yaptıklarına dahil. Tahmin edeceğiniz üzere Hazar kızımız bunlara kanıyor ve nikah gününden sonra terk ediliyor. Bu süreçte başına gelen iğrenç olaylardan bahsetmiyorum bile.

Dünya’da hiç mi erkek kaldı güzel kızım, aklın nerde Allah aşkına. Terk edildikten sonra Hazar’ın kendini kandırması -onu unutacağım falan-, Miran’ın pişmanlık (?) duyup Hazar’ın peşine düşmesiyle kitap bitiyordu sanırım. Çok rezilce. Miran’ın emniyet güçlerinden ve psikolojik destek alması gerektiğini düşünüyorum. Hazar’a da bu körlükle sabır ve akıl diliyorum.

RS’de bile olsanız mantık hatalarıyla, bozuk karakterlerle okumamanızı dilerim kitap dostlarım. Beğenen insanlara da çok şaşırıyorum. Namus ve karakter söz konusu. Kadınların bastırıldığı eril bir dünyada yaşıyorken bu gerçeği de yıkmaya çalışıyorken böyle kitaplar okumayın ve beğenmeyin rica ederim. Beğenenlere ve yazarın emeğine saygım sonsuz. Hoşça kalın.

Genel, Kitap Yorumlarım

Obsidiyen – Jennifer L. Armentrout Kitap Yorumum

Herkese tünaydınlar öncelikle. Bu yazarı okuyan herkes çok övmüştü ki zamanında iki serisini topladım ve ben Lux serisiyle başladım okumaya. Yazım dili çok akıcı öncelikle. Karakter muhteşemliği işlenmiş tabii ki ama benim için fark etmez.

Kitap beklediğimden de iyiydi. Klişe bir konu olmasına rağmen gerçekten çok güzel işlemiş. Klişelikten kasıt süper güçlere sahip olması ama bunun da bir sebebi var ve bu hiç de sıradan değil. Kitap durağan değil tahmin edeceğiniz üzere, akıcı ve olay bağlamları güzeldi.

Kitabın konusundan bahsetmek gerekirse, annesi ve Katy başka bir kasabaya taşınırlar ve annesi Katy’nin sosyalleşmesini ister. Tabi yan komşusu Daemon şanslı kişidir. Didişmeli başlayan bir tanışmayla kasabada olayların çıkması, kaçırılma ve kavga mevzuları, ile Katy kasabanın sıradan bir yer olmadığını fark eder. Daemon’da yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu fark eder ve çözmeden bırakmaz.

Daemon ilk tanışmalarında Katy’ye karşı soğuk davranıyor. Kardeşini olabilecek bütün tehlikelerden uzak tutmak için. Kendi türünü gizleme iç güdüsü de diyebiliriz. Sonrasında kendiyle ne kadar savaşırsa savaşsın duygularına mani olamıyor. Bu süreci yazarımız çok güzel anlatmış.

Çok süper üstü bir kitap değil ama boş zamanlarda kafa dağıtmak için okunabilecek bilimkurgu-drama türünde bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Bir tık Wattpad vari ve çok az da olsa cinsel ögeler içermekte, okuyanların dikkatine.

Dex Yayınları’nın kitap kapağı basma konusunda problemleri var yani kapak o kadar kötü ki insanı okumaması için itiyor resmen. Alırken bende önyargıyla yaklaştım ama yazarın adını çok duyduğum için alıp okudum diyebilirim.

Genel, Kitap Yorumlarım

Şeytan’ın Günlüğü – Lenoid Andreyev Kitap Yorumum

Kitabı alırken ismi çok dikkatimi çekmişti. İsimden de anlaşılacağı üzere Cehennem’de canı sıkılan Şeytan Dünya’ya gelir farklı bedenleri konak olarak seçer. Kişilerin içine girmesiyle onların yaşamını anlamaya ve çevresine fark ettirmeden onların rollerine bölünür. Kılık da değiştirse şeytan şeytandır diyebiliriz.

Şeytan’ın Dünya üzerinde maceralarını okurken bir tık sıkılmış olabilirim. Kitabın sonuna doğru, Şeytan Amerikalı milyarder Henry Wandergood’u öldürerek onun içine girer. Oyunların, kandırmacaların tek sahibi olduğunu düşünen şeytan kendini günün sonunda nerede bulacaktır?

Okurken sadece Şeytan’ın bakış açısıyla ve düşünceleriyle harmanlanmış bir yolculuktu. Bazı yerlerinde sıkılsam da kitabın son kısmında oyunun çarkları dönmesiyle aktı gitti diyebilirim. Yazarın vermek istediği mesajlardan birisiyse Şeytan’ın bile kandırıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Keyifli okumalar dilerim.

“Unutun her şeyi. Geride bırakabilmesi, insanın en mucizevi kabiliyetidir.”

“Fazla sevdiğinizde, sevilen nesnedeki eksiklikler fark edilmez olur, hatta daha da kötüsü: O eksikliklere meziyet atfedilir.”

“Geçmişin ne kadar karanlıksa bugünün o kadar aydınlık görünür…”

Genel, Kitap Yorumlarım

Günübirlik Hayatlar / Irwin D. Yalom Kitap Yorumum

Tünaydınlar herkese. Okumayı çok sevdiğim psikoloji alanından bir eserle geldim sizlere. Alanın değerli ve bilinen yazar Psikiyatr I. D. Yalom bizlere 10 tane gerçek hayattan alınmış psikoterapilerini anlatıyor bu kitapta.

Kitabın giriş cümlesi sanırım biz okurların dikkatini çekmiş. Roma İmparatoru ve filozof Marcus Aurelius, “Hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok,” diye yazmış. Hepimiz kusurlarımızla ve kusursuzluklarımızın toplamıyız. Hedeflerimiz ve yollarımız bizleri sürükleyebiliyor bazı zamanlarda. Hayatımızın amacını saptayamıyoruz, kayboluyoruz depresif düşüncelerde. Öyle bir zamanıma denk gelmişti bu kitap. Doğru zamanda doğru kitaba denk gelmişim.

Çok fazla kişisel gelişim okumayı sevmem ama psikoloji bölümüne ilgiliyimdir. Terapilerin nasıl yapıldığını ve nasıl sonuçlar elde edildiğini çok merak etmiştim. Hiç tanımadığınız birinin düşüncelerine dokunmaya çalışıyorsunuz sonuçta.

Yazarın kalemi anlaşılır ve sürükleyiciydi gerçekten. Her terapinin farklı bir duygunun üzerinde duruluyor. Merhamet, üzüntü, endişe, kaybolmuşluk… Merakı olan herkese tavsiyemdir, alanında uzman bir kişiden güzel bir kalemle yazılmış bir eserdi.

🪐”Düşünülmemiş bir hayat yaşanmaya değmez.”

🪐”Melodiyi oluşturan, fikirlerdir. Yaşamımızın çatısını da fikirler oluşturur.”

Genel, Kitap Yorumlarım

Yaz Rüzgarı / Kristin Hannah Kitap Yorumum

Güzel günlerden selamlar herkese 🌺


Kristin Hannah bir zamanlar o kadar popülerdi ki nedense içimde bu yazara karşı sıfır önyargı ile kitaplarını okuma isteğim vardı. Yazın çalışırken beni yormayan güzel dram türünde bir kitaptı. Yazarın kaleminin çok akıcı olduğunu söylemem gerekir. Baştayken her bölümde farklı bir karakterin gündelik hayatını anlatması biraz bende bağlam kopukluğu yaşatsa da sonradan parçaları birleştirebildim.


Kitabın konusundan bahsetmek istiyorum öncelikle. Nora, orta yaşlarında ünlü bir kadın. Seyircilerinin hayatlarına önemli dokunuşlar yapmasıyla ün almış bir televizyon programcısı. Seneler öncesinde kızlarını babasının yanına bırakmış kendi kariyerine odaklanmış. İki kızının birbirinden çok farklı hayatları var, özellikle Ruby’nin. Zaman geçtikçe önlerine büyük skandallar baş gösteriyor. Kaderin cilvesi mi denir, birbirlerine görünmez iplerle bağlandıkları için mi ayrılamazlar bilinmez.


Geçmişten gelen kırgınlıkları biz ne kadar bastırsak da karakterimize yer edinmiştir. Bazı olaylarda dışarıya vurur ama fark etmeyiz. Bu kitapta onu çokça gördük. Bağlamlardan verdiği alt mesajlar çok güzeldi. Kitabın sonunda gözyaşlarımı zor durdurdum.


Yazarla tanışma kitabımdı ve son olmayacağını biliyorum. Güzel bir RS’den kaçma önerisidir.🤝

🍩 “Yıllarca öyle hızlı koştum ki nefes nefese kaldım. Ve şimdi, sonuna geldiğimde hiçbir yere varamadığımı görüyorum.”

🍩”Normal olan hiçbir şeye odaklanamadığın bir dünyada yapayalnız kaldığın fikrine kapıldın mı hiç? Rengarenk bir şehirde siyah beyaz olan tek kişi senmişsin gibi.”

🍩”Bir toplumun değeri, duyduğu merhamet kadardır.”

Genel, Kitap Yorumlarım

Bir Aşk Masalı / Ahmet Ümit Kitap Yorumum

Merhabalar kitap dostlarım.
Polisiye türünde Ahmet Ümit’i çok severim ve benim için değerli olan yazarlardandır buna istinaden bu kitabı kampanyada görüp almıştım. “Ahmet Ümit işte kötü olmaz” diye düşünüp okuyayım dedim. Türü masalmış, ilk yaşadığım şoktu. Okurken kendimi sorguladım, sıkıldım aynı şeyleri okumaktan. Bu konu hakkında biraz detaylandırmak istiyorum.


Konusu, beş farklı ülkenin prensleri aynı gecede aynı rüyayı görüyor. Rüyasında vaat edileni gerçekleştirmek üzere yola çıkıyorlar. Geçecekleri yollarda onları zorluklar beklemekte ve bu yolculukta yeterince sınanacaklar.


Şöyle bir durum oluştu okurken, yolculuklar farklı yerlerde geçiyor evet, ama prenslerin bu yolculuğu ayrı ayrı aynı sıralamayla anlatılıyor ve ne hikmetse sonları hep aynı oluyor. 3. Prensi anlatırken ben ezberlemiş gibiydim, cümle cümle söylüyordum hatırladığım kadarıyla. Hatta şöyle bir düşüncem de var katılır mısınız bilmiyorum ama bu kitap sanki yazılmak amacıyla yazılmış sadece, duygulardan veyahut içtenlikten uzaktı.
İlgisini çekene tavsiye edebilirim ama benim için beklentimin altında kaldı.

🌷❝Çünkü aşk sevgiliye kavuşmak değil, sevgiliye kavuşmak için verilen mücadeleymiş, yapılan uğraşmış, çekilen çileymiş. Aşkı kıymetli kılan da işte buymuş.!!!❞

Genel, Kitap Yorumlarım

Ölüm Oyunu / Osman Aysu Kitap Yorumum

Herkese tünaydın. Bu kitaba başlarken biraz beklenti içerisindeydim çünkü okurlar yazarı çok beğenmiş hatta yazdıkları kitapları polisiye türünde çok iyi olduğunu savunmuşlar. Ben bu kitaba karşı çok dolmuşum sanırım. Çok da beğenmediğimi söyleyebilirim giriş kısmında.


Konusu ise, zengin avukat Gökhan’a bir gün bir iş adamı gelir ve ondan yardım ister. Yardım istediği konusu ise bir zamanlar evli olduğu kadın Ayça’nın öldüğünü söylemekte ve aynı zamanda bir mektup almıştır ve bu tehdit mektubunun ondan geldiğini iddia etmektedir.


Ben Gökhan olsaydım, ben nereden bulaştım bunlara derdim kesinlikle. Tasnif etmediğim konular çok var ve kitap kurgusunun bunun üzerinden ilerlemesi beni çok sıktı. ( Dikkat ⚠️ spoiler) Gökhan’ın Ayça’ya aşık olması. Ayça’nın çok güzel olması ve bütün erkekleri etkilemesi falan filan saçmalık. Mesleki kuralları da göz önüne almamız gerekir bu konuda. İnsan biraz set koyar. Karşısındaki kişi müvekkili. Onca senedir öğrenmemiş mi bu kuralı bu adam.


Normalde spoiler vermekten hiç hoşlanmam ama bu kitabı anlatabilmem için gerekli olduğunu düşünüyorum. Okuyanların da çok iyi falan demesi beni şüpheye düşürdü. Gördüğüm yorumlarda yazarın, kadınların çok güzel olup sonra yardıma ihtiyacı olması ile kurguları oluştuğunu yazmıştı. Katılıyorum.


Ben polisiye aşığı olarak söylemek isterim benim için basit bir kurguydu. Ayça’nın güzel olup herkesi kendine aşık falan etmesi kurguyu alçalttığını düşünüyorum. Ben böyle güzellikte biri olamaz demiyorum ama herkesin aşık olup onları kullanması konusuna nokta koymak istediğimi ayrıca belirtmek isterim.


Ben zaman kaybı olarak görüyorum. Bir daha okumamam gerektiğini düşünüyorum bu yazarı. Tavsiyemse polisiye isterseniz Jane Casey, Ahmet Ümit, Tess Gerritsen okumanızı gönülden tavsiye ederim. Hoşça kalın🌺

Genel, Kitap Yorumlarım

Yüzbaşının Kızı / Aleksandr Puşkin Kitap Yorumum

Nedense Rus edebiyatından kitaplar okumaktan çok hoşlanıyorum, drama ve romantizm sınırı tam istediğim gibi ondan sanırım.


Pyotry Grinyov, babasının ısrarıyla askerlik yapmak üzere Orenburg’a gönderilir. 17 yaşının verdiği özgürlük ve babasının emekli bir asker olması da etkili bu kararda. Orenburg’da Yüzbaşı’nın kızı Maşa’ya aşık olur.
Hikayemiz bununla sınırlı kalmamakta tabii ki. Orenburg’da ana karakterimiz kendine arkadaş yaptığını zannederken aslında bir düşman edinmiştir. Hem düşmanı hemde Pugaçov ayaklanması patlak verir.


Kızın ailesi ve kendi ailesi aşkları konusunda ne karar verir?


Akıcı ve güzel bir kitaptı. Tarihi olayların ustalıkla kitapta işlendiği bir kitaptı. İlgisini çekene tavsiyemdir.

🍂”Kimsenin övgüsünü kazanmak için kendini yıpratma.”

🍂”Gençler, bu yazılarım elinize geçerse hatırlayın ki en iyi, en sağlam değişimler zorlanmadan meydana gelen, ahlakın temellerini sağlamlaştıran değişimlerdir.”

Genel, Kitap Yorumlarım

Canan Tan / Issız Kadınlar Sokağı Kitap Yorumum

Canan Tan’ın kalemini çok sevdiğimi belirterek ile başlamak istiyorum söze. Bu kitabında ülkemizdeki kadınların uğradığı taciz travmalarını anlattığı ve bunu aşmak için uğraşlarını anlatıyor. Sadece küçük rakamlarla bile sınırlandırmak istemediğimiz bir konunun çokça olması çok acı. Keşke bunu önleyebilsek hatta ve hatta küçük bir grupla bu gerçeğe karşı çıkmak yetmemeli herkesin bu konuda aynı fikirde olmasını isterdim.


Göz ardı etmememiz gereken bir konu. Bu atlatılabilecek bir travma değil ama kadın olmak çok özel. Bu kitaptaki kadınları örnek olarak göstermek istiyorum çünkü onlar çok güçlü, ardına sığınmamış boyun eğmemişler. Savaşmışlar.


Bir kadın olarak okumamız gereken bir kitap, lütfen okuyun ve olanları göz ardı etmeyin. Savaşın.

☘️ “ Kadın veya erkek fark etmez…
Birilerinin yaşama sevincini yıkmak, insana yönelik en ağır şiddet biçimidir.”

☘️”Bizim ülkemizde kadın olmak böyle bir şey işte: Yakanda adınla, kimliğinle, kişiliğinle değil; “namusludur” etiketiyle gezmek zorundasın.”

Genel

Josh Malerman – Teftiş Kitap Yorumum

Josh Malerman’dan Kafes kitabını okumuştum ve çok beğenmiştim bildiğiniz üzere o kitabından “Bird Box” uyarlanmış film yapılmıştı. Bu kitabı tamamen hayal kırıklığı oldu benim için.


Distopya sevdalısı olarak, kız ve erkek çocuklarınım belli bir yaşta ailelerden alınıp iki ayrı kampa konulması ve onları “deha” olmak üzere yetiştirilmesini konu alıyor. Matematiksel, kültürel açıya tamamen odaklayarak gelişebileceklerini düşünüyorlar ve çocukları dünyaya karşı kapatıyorlar. Gerek hayali varlıklar sizi kaçırır yanlış yaparsanız tarzında.


Değinmek istediğim nokta kitabın sonlarına doğru çok şiddetvari ögeler bulunduruyor. Ben bir çocuğun bunu nasıl yapabilir sorusunu düşünmekten kendimi alamadım ve hiç hoşlanmadım. Çok rahatsız ediciydi. Bu yüzden kitabın rahatsız edici ögeler bulundurduğunu söylemek istiyorum. Daha iyi distopyalar var evet okunur mu belki dediğim noktadayım.
Hoşça ve kitaplarla kalın 🫶🏻

🌸 “Bir zamanlar çok yakından tanıdığınızı düşündüğünüz iki düzine yabancıdan daha korkutucu ne olabilir ki?”

Genel, Kitap Yorumlarım

İçimdeki Müzik / Sharon M. Draper Kitap Yorumum

İçimdeki Müzik, okurken beni Melodi’nin yanındaymışım gibi hissettirdi. Anlatmak istediği duyguları yazar çok iyi hissetirmiş okuyucuya. Melody ile kendimi çok bağdaştırdım, biz birlikteydik kitap boyunca, insanlar onu küçümserken, arkadaş olarak yanına almak istemedikleri zamanda… Ne kadar acı ama gerçek bu.

Kitabın konusuna gelecek olursak; Melody’nin insanın temel gereksinimi olan yürümek , konuşmak, yemek gibi ihtiyaçlarını karşılayamayan bir birey. Melody’nin ailesi bilinçli şekilde hareket etmekte ve ona sonsuz bir güvenle, sevgiyle yaklaşmaları çok hoşuma gitti. Asla ikinci bir planda olmadı, olması gerektiği yerdeydi. Bayan Vi, Melody’le birlikte etkinlikleri yapması, yaratıcı ve destekleyici olmasını da çok sevdim. Gerçekten örnek alınması gereken bir karakterdi. Öğretmenler konusunda çok güzel değinmeleri vardı, her öğretmen her öğrenciye aynı şekilde eğitim vermemesi gerektiğini de gösterdi bize. İnsanız, algılama ve öğrenme tarzlarımız çok farklı.

Melody’nin ilk başlarda özel gereksinimi olan öğrenciler sınıfına koyulup önemsenmemesi yaşanması güç bir olay değil maalesef. Melody’nin her zaman savaşması ve bu yanlışları insanlara göstermesini çok sevdim. Ama ne kadar savaşırsa savaşsın o da bir insan. Sürekli zorbalığa uğramak hiç kolay değil, vazgeçeceği anda ailesinin ve arkadaşlarının onu desteklemesine de değinmek istiyorum.

Yazıyı yazarken bile insanların tepkilerini, bakışlarını hissedebildim üzerimde. Ne kadar kolay değil mi bizden farklı olana (?) eğrelti bakışlarla bakması, karşısındakinin de bir insan olduğunu hatta ve hatta duyguları olduğunu unutması.. Söylenecek çok sözler var tabii ki ama bu konunun en başında bilinçsizlik geliyor bence.

“Farklılık nedir? Nasıl olur?” diye hiç düşündünüz mü? Bence farklılık fiziksel olmaz; duygusal olur, bakış açısı olarak olur, bir sürü oluru var ama bunların arasında kesinlikle bir hastalık olamaz. Bu istenilen bir durum değil. Bu öğretiyi çocuklarımıza, insanlarımıza aşılamalıyız. Bizim bir bakışımızın insanları ne kadar üzebileceğine, kırabileceğini empati yapabilmemiz için.

Göz önüne almamız gereken çok fazla öğretiler vardı bence bu kitapta. Öncelik olarak Melody’nin yaşadığı sıkıntıları anlatmanın yanında güçlü bir karakter olmanın hiçbir fiziki koşula bağlı olmadığını da gösteriyor bize ve bunun yanında zaten sıkıntı çeken bir bireyi anlamak, empati kurmak, yardımcı olmamız gerektiğini onu dışlamamız gerektiğini gösteriyor. Şöyle bir hususa da değinmek istiyorum, hiçbirimizin başına gelmeyeceğinin garantisi yok.

Yaş fark etmeksizin bu kitabı herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum. Evrensel bir mesaj içeren kitaplar arasında. Yazarın kalemi sizi alır götürür Melody’nin dünyasına. İnsanların en ufak hareketiyle neler yaşattığına tanık olur, kitabın sonunda da kendimizi sorgularken buluruz kendimizi.

Alıntılar:

“Vücudunun nasıl göründüğü ile beyninin nasıl çalıştığı arasında bir bağlantı yoktur!”

“Sadece bir kez olsun kardeşime sarılabilmek ve babama onu sevdiğimi söyleyebilmek isterdim. Bir makine üzerinden değil, gerçek kelimelerle.”

“Sanki hayatımın arka planında durmaksızın devam eden bir müzikal vardı. Neredeyse renkleri duyuyor ve müzikle birlikte imgelerin kokusunu alıyordum”

“Bazen kafamda bir ‘sil’ tuşu olsun istiyorum.”

“Kapısı ve anahtarı olmayan bir kafeste yaşıyor gibiyim. Ve kimseye beni buradan nasıl çıkaracağını anlatamıyorum.”